Bu gün 30 Mart Kızıldere devrimci katliamının 50. Yılına girdik. 1971 in Mart ayında başlayan 68 devrimcilerinin katliamları 18 Mayıs 1973’te İBO’nun işkencede katli ile devam etti. Öncesinde de Ulaş Bardakçı Beşiktaş’ta, Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan Nurhak’ta katledilmişti. 6 Mayısta ise Deniz, Hüseyin ve Yusuf idam edildi. 1971-72-73 yıllarının Martı ile Mayısın sonu neredeyse 68’in tüm eylemci önderlerinin katledildiği aylar oldu. Deniz Gezmiş, Hüseyin Cevahir, İBO ve daha birkaçı ile kısada olsa beraberliklerim oldu. Hiçbir ayırım yapmadan hepsinin aziz hatırasını saygıyla anıyorum. Denizlerin idamıyla THKO, Kızıldere’de Mahirlerin katli ile THKP-C, İBO’nun katliyle de TİKKO kurucu önderlerinden koparılarak adeta öksüzleştirildiler.
Ben bu gün Kızıldere katliamından önce Mahir Çayan’nın en yakın yoldaşı Dersimli Hüseyin Cevahir’in katliamından kısa bilgi verip sonra bir iki SORU soracağım.
Hemen şunu ifade edeyim ki; 68 lilerde dindaşlık ve ırkdaşlık yoktu. Yalnızca yoldaşlık vardı.
Bilindiği üzere Mahir Çayan, Denizlerin idamını engellemek için kaçırdıkları İsrail Başkonsolosu Elrom’u 22 Mayısta 6,35 silahıyla kafasına iki kurşun sıkarak infaz etti.
Bir hafta sonra da Mahir ve Hüseyin Cevahir yer değiştirmek için saklandıkları evden çıkınca sokakta kuşatıldılar.
Maltepe’de gelişi güzel bir eve girerek evde bulunan 11 yaşındaki Sibel Erkan’ı rehin almak zorunda kaldılar. Ev bir binbaşıya ait olup, kızda binbaşının kızıydı. Kızın babası binbaşı aracılığıyla devletle çetin pazarlıklar yapıldı. Çayan ve Cevahir kendilerine yurtdışına çıkış yolu açılması koşuluyla kızı serbest bırakacaklarını söylediler. Pazarlıklar sürerken İst. Sıkıyönetim komutanı Faik Türün bir yandan da operasyon hazırlıkları yürütüyordu. Faik Türün tüm planlarını kızın kurtulmaması üzerine yapmıştı. Tüm planları operasyonda kızı da vurarak devrimcileri halka çocuk katili olarak göstermekti. Devlet Mahir’in annesi ve kardeşini, Hüseyin’in de babası Almanya’da işçi olduğundan Keban Barajında işçi olarak çalışan amcası Ali Kamer Cevahir’i ikna için getirmişti. Elbette amaç devrimcileri oyalayarak kesin hedefe vardıracakları operasyonları planlamaktı. Faik Türün Mahirlerin bulunduğu apartmanın tam karşısına Cihangir Erdeniz ve Necdet adlı iki keskin nişancı subay yerleştirmiş ve kapıya da tomsonlu polisler hazırlatmıştı.
Plan, keskin nişancılar ilk ateşi başlattıklarında polisler kapıları kırarak içeri girip iki ateş arasına alarak devrimcileri katledeceklerdi. 31 Mayıs saat 11.40 ta keskin nişancıların ateşiyle operasyon başladı. O arada kapı kırılarak içeri dalan polisler ateşe başladılar. Mahir ve Hüseyin içerden karşılık verdiler. Mahir bağırarak ateşi kesin kızı dışarı çıkarın sonra ateş edersiniz dediler. Hesaplayamadıkları devrimcilerin bu insaniliğinden kısa bir şaşkınlık geçiren güvenlik güçleri Sibel’in salimen dışarı çıkışından sonra ateşe başladılar. Önce Hüseyin bacağından kurşunla yaralanarak düştü. Hüseyin’in yaralandığını gören Mahir arkadaşına yönelirken o da yaralanarak düştü. Hüseyin’i kurtaramayacağını anlayan Mahir, bu güruhun eline sağ geçmemek için silahını kendi kalbine ateşleyerek yere yığıldı. Fakat kurşun kalbe değil yan boşlukla omuzuna girmişti. Yaralı kurtarılan Mahir’in iyileştikten sonra kendi anlatımından; “ben yerde yaralı yatarken Hüseyin önce taranıyordu. Sonra da sen Kürtsün diyerek tekmeleniyordu.”
Deniz Gezmiş’in yakın mücadele arkadaşı Salman Kaya dostum ve elli yıllık arkadaşım anlatmıştı. Deniz ve Salman idam öncesi yıllardaki tutuklanmalarında Sağmalcılar Cezaevinde altlı-üstlü ranzalarda yatmışlardı.
Artık idamlarının kaçınılmaz olduğunu anlayan Deniz Gezmiş, idamı tiye almak için hücre komşusu Hüseyin İnan’a şöyle takılıyormuş.” Hüseyin’ciğim ben Sünni, Hanefi doğduğum için bir defa asılacağım. Fakat, seni Alevi olduğun için iki defa asacaklar. Bak gördün mü farkımızı?” Bence Hüseyin bir de Dersim kökenli Kırmanç olduğu için üç defa asılmıştır.
Ben bu satırları yazarken dostum Salman Kaya ve diğer bazı 68 liler Rize, Ardeşen ilçesinin köyünde yatan Kızıldere şehidi Cihan Alptekin’i mezarı başında anıyorlar. Oradan buraya bana Dersim’e gelecek ve evimde birkaç gün konuğum olacaklar. Bu konuları yeniden konuşacağımız için arkadaşlardan yeni çıkacak bilgiler ışığında bu konuyu yeniden yazabilir veya bu yazıyı daha genişletebilirim.
Tek kurşunla yaralanıp düşen Hüseyin Cevahir’e o anda silahı düştüğünden silahsız olduğu halde 24 kurşun daha sıkıldı ve ölüsü bile yerde tekmelendi. Aynı şekilde yerde yaralı yatan Mahir ise kurtarılıp iyileştirilerek hapishaneye konuldu. Devrimden ve devrimci tavrından taviz vermeyen Mahir hapishaneden tekrar kaçtı. Hemen kanada ve İngiliz görevlileri kaçırarak kanlı Kızıldere’nin 30 Mart günündeki son nefesine kadar yiğitçe direnerek arkadaşlarıyla birlikte şehit oldu. Hepsini saygıyla anıyorum.
Şimdi gelelim sorularımıza. Örgütün kurucusu ve tek hâkimi Mahir Çayan’dı. İsrail başkonsolosunun kafasına sıkarak infazı gerçekleştirdiğini mahkemede açıkladı. Maltepe’deki çatışmada ikisi yaralı ele geçmişken neden Hüseyin’e 24 kurşun daha (babasının teslim aldığı cesedinde 85 kurşun deliği sayılmış ve definde bulunan halk tarafından görülmüştü.) sıkılarak yargısız infaz yapılırken daha ağır yaralı olan örgüt lideri ve birinci derecede sorumlu Mahir Çayan nasıl kurtarılarak iyileştirilmişti? Elbette iyi ki o anda katledilmedi, kurtarıldı.
Acaba Hüseyin’in bu kadar acımasızca katledilmesinin ve yerde ölüsünün dahi tekmelenmesinin nedeni Kızılbaş- Alevi olması mı?
Dersimli Kırmanç olması mı?
Üstüne üstlük bir de Alevi PİR’i bir aileye mensup olması mı?
Yoksa her üç neden birlikte neden olabilir mi?
Her ırktan, her din ve mezhepten ve her siyasi görüşten akıl ve vicdanlara sorumdur. 30 Mart 2022
DERSİMLİ ÇOBAN
Evet arkadaşlar ben yukarıdaki yazıyı yayımladıktan sonra 68 li yoldaşlar Salman Kaya ve eşi, yine 68 den Cihan ve Hüseyin’in arkadaşları Av. Mehmet Sürücü ve eşi Av. Zöhre Sürücü Rize Ardeşen’den yoldaşları Kızıldere şehidi Cihan Alptekin’in mezarından bu kez de yoldaşları Hüseyin Cevahir’i mezarı başında anmaya geldiler. Beş gün evimde ağırlamaktan onur duyduğum bu dost ve yoldaşları az önce uğurladım. H. Cevahir’in mezarında eşimin yaptığı miyazı (un helvası) gelenlere dağıtıp köyüne geçtik. Doğduğu baba evini gördük. Sonra büyük atası BABAMANSUR DEDE OCAĞINI ve Babamansur şelalesini ziyaret ettik. Gittiğimiz her yerde miyazımızı dağıttık. Hüsüyin’nin mezarına çiçeklerimizi bıraktık. Mezardan toprak alındı. Başta Ovacık ve Munzur gözeleri olmak üzere 4-5 gün dostlarımı Dersim’de gezdirerek sohbetler ettik.
Tüm bunları buraya sığdırmaya olanak yok. Hem zaten okumaktan korkan, sıkılan bir milletiz. O nedenle şimdilik görsellerle (foto) geçiyorum. Yazmadığım diğer hususları arkadaşlarımın da iznini alarak belki bir gün dizi yazı olarak yazarım. Şimdilik bu görsellerle idare edin. iyi seyirler. 05 Nisan 2022
DERSİMLİ ÇOBAN
Soldan sağa; Salman Kaya, Av. Mehmet Sürücü, Mehmet Yürek (ben-Dersimli Çoban)) ve Av. Zöhre Sürücü (m. Sürücü eşi)
Salman Kaya, Mehmet Yürek, Sakine Arslan Yürek ve Zöhre Sürücü.
Eşlerimizle eskici amcada akşam yemeği.