Sahibi olan halkın Kırmanci dediği Dersim(ce) diline bazıları da Zazaca diyor. Son zamanlarda bu dile Deza-Par üzerinden yoğun bir saldırı var. Bardağı taşıran son damla ise Deza-Par Elazığ İl Başkanının bu nedenle çocuklarını öldürmekle tehdit edilmesi oldu. Yaklaşmakta olan 21 Şubat “Uluslararası Dünya Anadili Günü” nü de vesile ederek bu konuda bir dizi yazmaya karar verdim. Bu ilk yazıda annelerimizin ve daha da önceki ebeveynlerimizin kendilerini ve anadillerini nasıl yaşadıklarına içkin ve yine atalarımızın üslubu ile aktaracağım. Dizinin devamı ise akademik çalışma olacağından kısmen bilim lisanıyla kronolojik ve metodolojik olarak aktarılmaya çalışılacaktır.
YAŞAMSAL ÖRNEK-1: 2018 yılı bir yaz günü Dersim, Ovacık, Çağperi Köyündeki evimin verandasında konuklarımla oturuyordum. Üç konuğum var ve üçü de il dışından. Üçü de ayrı ırktan olup TC vatandaşlık kimliği taşıyorlar. Konuklarımla yoğun bir tartışmanın içindeyiz. Konu Dersim halkının ırkı, dini ve dili etrafında dönüyor. Fakat bir türlü uzlaşamıyoruz. Bu esnada bahçenin kapısında birkaç ay önce 94 yaşında ölen annem bastonuyla belirdi. Yanımıza gelerek konuklara hoş geldiniz dedikten sonra yüzüme misafirlerimi tanıtmamı isteyen bir ifadeyle baktı. Şimdi orada anneme yaptığım bu konuk tanıştırmamı aynen aktarıyor ve kararı size bırakıyorum.
İki erkek ve bir bayandan oluşan konuklarımı anneme takdimimdir.
Ane, no Tırko. Ye izmir’iyo. Ucara amo. (Anne bu Türk. İzmirli ve İzmir’den geliyor.)
Ane, noykı Qurro. Ye Diyarbakır’ıyo. Ucara yeno. (Anne, bu da Kürt. Diyarbakırlı ve oradan geliyor.)
Ane, na marua, kırmanca mua, ye Dersim’iya, Mameki’yra. Ankara’dı nisena ro. ( Ane, bu bizden. Bizim kırmançlardan. Dersim Mameki’den ama Ankara’da oturuyor.)
Bu tanıtım ve tercümeyi tam üç kez konuklarım bana tercüme ettirdikten sonra Türk konuğum bana hak verdi. Kürt konuğum sessizliğe gömüldü. Saatlerdir kitaplardan ve değişik kaynaklardan örnekler vererek Dersim halkının Kürt ve Türk olmadıklarını, dillerinin de Kürtçe ve Türkçe ile alakası olmadıklarını, ayrı bir millet ve ayrı bir dile sahip olduklarını anlatmaya çalışıyordum, fakat başarılı olamıyordum. Ama 94 yaşında ve tek kelime Türkçe bilmeyen annem imdadıma yetişmiş beni kurtarmıştı. Buraya kadar sessizce bizi dinleyen Dersimli Avukat Hanım söze şöyle girdi. “Arkadaşlar ben, her ikisi de Dersimli olan öğretmen anne ve babanın ilk çocuğuyum. Ama anne dilimi tek kelime ne konuşabiliyorum ne de anlayabiliyorum. Kendimi ne Kürt ne de Türk hissedemiyorum. Anne ve babamın memuriyeti nedeniyle hep Dersim dışında yaşadım. Kürtlerin içinde yaşarken ben kendimi Kürt hissetmeye çalışırken Kürtler buna izin vermedi. Hep Kızılbaş olduğum için Kürt olamayacağım hissettirilerek ötelendim, dışlandım. Türklerin içinde yaşarken de Türkler beni hep Kürt diye dışladılar. Bizim ısrarımız üzerine Mehmet abenin yaptığı anne tanıştırılmamızın tekrarından açıkça görülüyor ki; teyze yani bu halk diyor ki, biz sizden değiliz, si de bizden değilsiniz. Siz sizsiniz, biz de biziz. Herkes kendisini hissettiği gibi diniyle, diliyle, özgür ve kardeşçe ama eşitçe yaşasın. Bu nedenle ben Mehmet abeye katılıyorum. Çünkü öyle hissediyorum dedi. Gerisini senin yorumuna bırakıyorum ey okur.
YAŞAMSAL ÖRNEK-2: Geçtiğimiz 2021 Ağustos ayında bizim pansiyona Mardin’in Derik ilçesinden iki aile konuk geldi. Eşleriyle gelenler 40-45 yaş arası gençler. Dilleri Qurmanci, İnançları Şafii, ırkları Kürt olmuş bizim Dersimli Kızılbaş, Kırmançlar. Araştırmışlar, soruşturmuşlar atalarının 500 yıl önceki Çaldıran savaşında Dersim’den geldiğini öğrenmişler. Ben de onlara bizim Hozat’ın Derik köyünden giderek Mardin’de aynı adla kendi köylerini kurduklarını söyledim. Çoğalıp büyüyerek bu günkü Mardin Derik ilçesini oluşturmuşlar. Onlara asıl atalarının Hozat’ın Derik köyünden olduğunu ve köylerinin ve akrabalarının halen Derik’te yaşamaya devam ettiklerini açıkladım. Kimi akrabaları da Mardin’in Kızıltepe ilçesi yakınlarına gitmişler. Onlarda orada Derik köyünü kurmuşlar ve halen aynı adla orada Kürtleşmiş, Şafiileşmiş olarak yaşıyorlar. Ben dostlarım aracılığıyla Derik köyünden birilerini bulup onları kendi ata yurtları Derik’e gönderdim. Gidip görüşmüş ve memnun kalmışlardı.
Benim kuşağım (68 li) anne dili dışındaki ilk yabancı dil olan Türkçeyi ilkokulda dayak ve falaka zoruyla öğrendi. Maalesef ben de dahil bizim kuşağın çocukları kendi anne dillerini konuşamıyor. Önce Türkler dilimizi yasaklayarak inkâr ve imhaya çalıştılar. Son kırk yıldır da başta Apocular olmak üzere Kürt siyasi hareketi dilimizi inkâr ve imhaya çalışıyor. Dersim Halkının çocuklarına verdikleri Munzur, Düzgün, Haydar, Xece, Seme, Ruke, Qume vb isimlerinin yerini artık Baver, Baran, Rojin, Berivan, Berfin vb Kürt isimleri aldı. Unutmayın ki; her ne şekilde olursa olsun, bir dili yok etmek o dilin sahibi halkıda yok etmektir. UNESCO Soykırım Sözleşmesi dil kırımını (yok edilmesini) soykırım sayıyor. Bu konuyu devamı yazılarımda kaynak ve kanıtlarla işleyeceğimden şimdilik geçiyorum.
Başta doğu dilleri uzmanı Rus dilbilimci V. Minorski olmak üzere doğu ve batı dilleri uzmanı dilbilimcilerin büyük çoğunluğu Dersimlilerin konuştuğu kırmanc(k)i (Zazaca, Dersimce vd) Kürtçeden (Qurmanci) bin yıl daha eski (önceki) bir dil olduğunu kanıtladılar. Daha ortada Kürtçe yokken bin yıl önce var olan bu dili dağlar, taşlar, kuş ve böcekler konuşmuyordu herhalde. Bunu konuşan bir halk vardı. Ne istiyorsunuz bu halktan. Kırmanç, Zaza ne derseniz deyin ama dillerine karışmayın. Bu halk diğer dilleri yasaklıyoruz, herkes bizim dilimizi konuşmak zorunda demiyor. Bu halk diyor ki, ben kendi anne dilimi, anadilim yaparak konuşmak istiyorum. Bundan neden rahatsız oluyorsunuz? Deza Par Elazığ İl Başkanına, çocuklarına neden saldırıyorsunuz? Bu halkın anadilini konuşma hakkını neden bölücülük olarak değerlendiriyorsunuz? O zaman siz yasaklı Kürtçenizi konuşmak için mücadele ederken bu bölücülüktür diyen Türkçüleri haklı çıkarmıyor musunuz? Apocular her ne hikmet ise AKP-MHP iktidarını bırakmış Deza-Par ile uğraşıyorlar.
Almanların Almanca, Fransızların Fransızca, İngilizlerin İngilizce konuştuğu gibi, Dersimliler Dersimce (Kırmaci) Zazalar Zazaca konuşurlar. Bu en temel ve doğal haklarıdır. Bunu engellemeye çalışanları bilim faşist olarak tanımlıyor.
Ben Deza-Parlı değilim. Ama bugün seçim olsa yalnız şu bir tek şey için, dilimin mücadelesini verdiğinden dolayı oyumu seçime kendi başına girerse DEZA-PAR’a veririm. Çünkü AKP-MHP teokratik iktidarı gitse de yerine gelmesi muhtemel CHP-İYİ P.- SP vd lerinin halkımıza demokrasi, iş, aş, ekmek, hak, hukuk, özgürlük ve eşitlik konularında hiçbir şey vermeyeceğini biliyorum. Takke-takunya faşizminden çıkıp kasket-Postal faşizmine dönmeye niyetim yok. Bu camici ve kışlacı zihniyetin benim Kızılbaş, Kırmanç kimliklerimin karşısında kışla ve cami kardeşliğiyle bir ve beraber olacaklarını biliyorum. O nedenle bana hiçbir şey vermeyeceklerinden emin olduğum, aksine elimdeki hakların da bir kısmını fırsat bulduğunda alacaklarından emin olduğum cami ve kışla kardeşlerindense Deza- Par’a bir tek dilim için olsa da oy vermeyi düşünüyorum. Diğer boyutuyla da önümüzdeki seçim sandığı Kırmançlar, Zazalar, Goran, Soranlar için bir tür nüfus sayımıdır. Bakalım biz ne kadarız. Kendimizi görelim.
Konunun bu ilk yazısına son verirken; Dersimliler Zaza değildir. Kırmançtırlar. Zazaların %90 nı Dersimli Kırmançtır. Zazalar ve Zazaca araştırmacıların taktığı, yakıştırdığı isimlerdir. Büyük çoğunlukla Dersimli ve Alevi olan bu halk, Kürtlerin içine gidenleri etki ve baskı ile Kürtleşmiş, ve Şafiileşmişlerdir. Türklerin içine gidenleri ise yine etki ve baskı ile Türkleşmiş ve Hanifiileşmişlerdir.
Friedrich Nietzsche, “insan insanın kurdudur” demişti. Ben de Niçe’nin izniyle kırmanç, kırmancın kurdu olmasın diyorum. 1937-38 soy kırımında Dersimli, Dersimlimin kurdu oldu ve acılarını hala yaşıyoruz.
Türkler ve Kürtler sizde dışardan bu işe karışmayın. Bu halk sizin gibi kendi anne dilini konuşmak istiyor. Sizin dilinize de, dininize de karışmıyor. Siz de onlarınkine karışmayın. Tenkid edebilirsiniz, fakat tehdit edemezsiniz. Yapmayın, ayıptır, zulümdür, günahtır.
DERSİMLİ ÇOBAN