Dersimlilerin dili konusuna yaşamsal örneklerle başladığım bu çalışmanın ilk makalesinden sonra konuya dil bilimi ve ilişkin diğer bilimsel çalışmaların ışığında devam edeceğim.
Önce bazı adlandırmaları anlamlandırarak ve ayrıştırarak başlamanın yararlı olacağına inanıyorum.
Bu çalışmada “ana dil” ve “ana dili” terimlerinin anlamları ve farkları ile başlamak gerekiyor. Biri birine çok yakın yazılımlarından ötürü kavram karışıklıklarına neden olunuyor.
Ana dil; temel, asıl, esas, ülkenin konuştuğu resmi dil.
Ana dili ise; doğarken annemizden, ailemizden öğrendiğimiz dil. Kısaca anne dilidir. Batılı ülkeler artık bu ayırımı birinci dil ve ikinci olarak ifade etmektedirler. Ben bu çalışmada kavram karışıklığını önlemek için ana dilini anne dili olarak ifade edeceğim. Ana dil’i de çoğunlukla resmi dil olarak yazacağım.
17 Kasım 1999 tarihinde UNESCO, 21 Şubat’ı Uluslararası Anadili Günü olarak ilan etmiş ve 2000 yılından bu yana dünyada kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla “Dünya Anadili Günü” olarak kutlanmaya başlamıştır.
Bu dizi yazıya başlamama neden olan benim; kırmançki, kırmanci, Dersimce olarak adlandırdığım bazılarının da Zazaca olarak kullandıkları dilin konuşulmasına gelen tepkiler ve tehditler oldu.
Çağımızın yaşayan en önde gelen dilbilimcilerinden Dr. Tove Skutnabb-Kangas’ın, ULUSLARARASI PEN’İn organizasyonu ile 2002 de gerçekleşen; “Tehlike Altındaki Dilsel ve Kültürel çeşitlilik ve Tehlike Altındaki Biyoçeşitlilik” başlıklı sunumundan (makale) aktaralım. “Egemen dilin ana diline ek olarak öğretilmesi yerine, egemen dilin çocuğun ana dili pahasına öğretildiği, eksiltici, batıran (ya bat,ya yüz) eğitimin, çocuklarda kavrayışsal, eğitsel, dilsel, psikolojik, toplumsal yönden ve bunun sonucu olarak iş piyasası ve siyasal katılım bakımından ciddi zihinsel hasarlara neden olabileceğini ve çoğu zaman bunun yaşandığını ortaya koyuyorum. Bu tür eğitim, BM Soykırım Sözleşmesi’ndeki beş soykırım tanımından ikisine (11/b ve 11/e) uymaktadır[1].”
Saygın dilbilimci özetle diyor ki; bir halkın dinini baskı ile değiştirdiğinizde o halk yok olmaz. Fakat bir halkın dilini değiştirdiğinizde o halk yok olur. Bu da UNESCO ve Dilbilimcilere göre soykırımdır.
“DİLLER İNSANLIĞIN MANEVİ KÜTÜPHANELERİDİR.”
UNESCO’nun “dillerin yaşama Gücü ve tehlike Altındaki Diller” raporuna göre, insanlığın sahip olduğu 30.000 dilden 6000-7000 dil kaldığını ve günümüzde de dil ölümlerinin hızla devam ettiğini, yaklaşık olarak 15 günde bir dilin öldüğü ve böyle devam ederse dünyada 300-600 arası dilin yaşayabileceğini belirtmektedir.
Bu ölecek dillerin baş sıralarında da benim anne dilim Kırmanc (Zazaca, Dersimce, Kırmançki) gelmektedir. Yok olan dillerin çoğu dilsel soykırım kurbanıdır. Türk Devleti 1937/38 de biz Dersimlilere fiziki soykırım uyguladı. Şimdi de APO’cu Kürt siyasi hareketi ana dilimizi korumak ve konuşmak çabamızı bölücülük olarak görüyor ve tehdit ederek bize dilsel soykırım yapmaya çalışıyor.
Büyük dilbilimci Dr. Tove “makalesinin “Öldüren Diller” başlığı bölümünde diyor ki; egemen dillerin çoğu, küçük diller karşısında öldüren dil haline gelebilirler. Diller arasında iç içe geçen bir hiyerarşi vardır. Büyük diller küçük dilleri yer. Büyük olanlar da daha büyükleri tarafından yenir. Bir halk konuştukları dili değiştirdiklerinde ve kendi dilleri yok olduğunda, konuşulan yeni dil öldüren dil haline gelir.”[2]
Özetle diyor ki, çocuklara anne dilini öğretmeden anadili (resmi dil) öğretirseniz bu eksiltici (öldürücü) dil olur. Anne dilini öğrettikten sonra ilave dil olarak öğretirseniz bu artırıcı dil olur.
Bazıları şöyle düşünebilir. Dilsel çeşitliliği korumak gerekli mi? Tüm dünya halkları 3-5 dili konuşsa daha iyi olmaz mı? Herkes biri birini anlar ve daha iyi olur diye düşünebilir. Ama bilim buna da hayır diyor. Tek dilli olmak handikaptır diyor bilim. Çok dilli olmak; yaratıcılığa ve yenileşmeye artırıcı eğitim ve çok dillilikle ulaşılmaktadır. Dilsel çeşitlilik, biyoçeşitliliğin ve yeryüzündeki yaşamın devam etmesinin ön koşuludur diyor bilim. Yaratıcılığın, yenileşmenin, yatırımların artırıcı öğretimle ve çok dillilikle bağlantılı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Unutmayın ki; dünyaya ticareti öğreten Asurlular mal sattıkları ve mal aldıkları tüm halkların dillerini öğreniyorlardı ve onları da kendi dillerini öğrenmeye mecbur bırakıyorlardı. Dilsel çeşitlilik ve biyoçeşitlilik karşılıklı olarak biri birleriyle et ile tırnak ilişkisindedir. Ayrılamazlar.
Dersim’in en üretken tarihçi ve araştırmacılarından Ali Kaya; İran’ı, Deylem’i karış karış gezerek yaptığı tespitlerle diyor ki; “İştar’i s. 204 ten aktararak: Deylemlilerin kullandığı dilin Arapça ve Farsçadan ayrı olduğunu gösterir. Ali devamla İbni Havkal’a ait çalışmanın 268, sayfasından aktararak; bunların dili Arapça, Farsça ve Ermeniceden ayrıdır.[3]) Ali burada Türklere torpil geçmiş veya atlamış. Çünkü Dersimce (Kırmançki) Türkçeden de ayrı bir dildir.
Bir önceki makalemde yazdım ama anlamayanlar için tekrarda yarar var. Dersimce (Kırmanci, zazaca) Kürtçeden (Qurmanci) den bin yıl önce vardı. Bin yıl önce var olan bu dili de dağlar, kuşlar, böcekler konuşmadığına göre, konuşan bir halk vardı. Dokunmayın dilimize sevgili Kürtler. Biz Dersimliler, Kürt dili ve Kürt halkının özgürlüğü için binlerce gencimizi kurban vermişiz. Bir o kadarı da sakat, sürgün veya hapiste çürüyor.
Biz daha Türklerin emperyal dil işgalinden kendimizi kurtarmaya çalışırken bu kez Kürt dili emperyal işgaline maruz kalıyoruz. Düzgün, Munzur, Haydar, Hıdır, Hızır, Fecire, Fatma, Gevher, Xece vb çocuklarımızın adlarının yerini Baran, Berivan, Berfin, Rojda, Roni vb leriyle Kürt işgaline uğradı.
Biz herkes kendi anne dilini özgürce konuşsun diye mücadele ediyoruz. Sizden bizim ana dilimizi konuşmamızı destekleyin demiyoruz. Kösteklemeyin yeter. Bizim anadilimizi konuşmamız neden bölücülük oluyor. Bu sözü daha dün siz anne dilinizi konuşurken Türkler size söylerken biz sizin yanınızdaydık. Şimdi neden Türklerle beraber dilimize, bize saldırıyorsunuz?
Bakın benim kuşağım (68 liler) tek kelime Türkçe bilmeyen annelerden doğduk ve tek kelime kırmanci (anne dili) konuşamayan evlatlar, kuşaklar yetiştirdik. Irkçı, baskıcı Türk zihniyeti bizi buna mahkum etti. Şimdi yeni bir dirilişle dilimizi sahiplenerek yaşatmak istiyoruz. Dün Türklerin bize, size yaptıklarını şimdi siz bize yapmaya çalışıyorsunuz. Yapmayın ayıptır, günahtır, zulümdür.
Unutmayın ki; Dünya Hristiyanlık alemi için Roma ve Vatikan ne ifade ediyorsa, Dünya Aleviliği için de Dersim aynı şeyi ifade ediyor.
BAKIN SİZİN DİNİNİZ, BİZİM DİLİMİZ İÇİN NE DİYOR?
Evet bilimsel yaklaşımı kısaca aktardıktan sonra bir de dinsel (İslami) yaklaşıma bakalım. Türkiye’nin %99 zunun Müslüman olduğuyla övünen Türk ve Kürt kardeşlerim. Bakın sizin dininiz bu dil konusunda ne diyor.
“Allah isteseydi sizi bir tek milletten yaratırdı” (Maide süresi 48.Ayet.[4])
“Ey insanlar, biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Sonra birbirinizi tanımanız için kabilelere ayırdık” (Hucurat süresi, 13.ayet[5])
Diller mozaiğinin yer aldığı Kur’an’nın Rum Süresinin 22. Ayetinde şöyle diyor. “Dillerinizin birbirinden farklı oluşu Allah’ın ayetlerindendir[6]”
İbrahim süresinin 4. Ayeti de diyor ki; “Biz hiçbir Peygamberi kendi kavminin dilinden başka bir dille göndermedik.[7]”
Tanrı Kürtlerin ilk peygamberi olan Zerdüşt’e Avestayı Avestaca, İsrailoğullarının Peygamberi Musa’ya Tevratı İbranice, Kürtlerden ve Türklerden önce Arapların peygamberi olan Hz. Muhammed’e Kur’an’ı Arapça diliyle gönderdi. Kuran diyor ki, her dil Kur’an’ın bir ayetidir, o halde herhangi bir dile yapılacak bir müdahale Kur’an’a yapılmış sayılır ve sizi doğrudan cehennemlik yapar.
Bu makalenin sınırlı ölçüleri içinde dilin önemini ve değerini bilimsel ve dinsel açıdan açıklamaya çalıştım. Sevgili Kürt kardeşlerim siz bu ülkenin en dindar, en Müslüman halkısınız. Daha Türklerin baskısından dilimizi kurtaramamışken birde siz dilimizle uğraşmayın. Bakınız dininizin kutsal kitabı Kur’an’dan birkaç ayet verdim. Daha da verebilirim. Bilimden kolaylıkla vaz geçebilirsiniz ama Kur’an’dan dinden vaz geçmeyeceğinizi biliyorum.
Kürt kardeşlerim Allah’ınızı, peygamberinizi seviyorsanız ve Kur’an’a inanıyorsanız Dersimlilerin ve Zazaların dilinden ve dininden elinizi çekin. Yoksa Cehennemde yanarsınız.
Dersimli Çoban.
[1] Dr. Tove Skutnabb-Kangas’ın, ULUSLARARASI PEN’İn organizasyonu ile 2002 de gerçekleşen; “Tehlike Altındaki Dilsel ve Kültürel çeşitlilik ve Tehlike Altındaki Biyoçeşitlilik” makalesi. Kovara Bir. Hejmar, sayı:3 Payij 2005. S.7/8
[2] Age. S.11
[3] Kaya,Ali: Deylem’den Dersim’e, İran’a seyahat. Can Y.2. basakı.2002.s.30
[4] Elmalılı Hamdi Yazır. Kuran-ı Kerim.
[5] Age. Elmalılı.
[6] Age. Elmalılı.
[7] Age. Elmalılı.