Mustafa Fırat, “Dersim Etnolojisinde Hurriler, Hormekler, ve Turukkular” başlıklı kitabını yayımlayınca saldıranlar oldu. Bu da “Olaylar, Durumlar ve Duruşlar” seri yazılarımın ilkini yazmama neden oldu.
Erdoğan Yalgan; “Şıx Delil’i Berxacan ve Pilvenk Aşireti” ni 2 cilt yazınca sevinerek hemen alıp okudum ve ustuna reş’in izlerinin peşine düştüm. Herkesin kökenlerini, bilmek, aramak, araştırmak, anlamak ve anlatmak hakkı vardır. Kökensizlik, köksüzlük, temelsiz ve asılsızlıktır. Boy’suzluk soysuzluğa götürür ve kabullenilmesi zordur. Köksüz insan, köksüz ağaca benzer. Herkes tarihini, kökenlerini yazdığında kendi ağacını kökleriyle diktiğinde Dersim ormanı ortaya çıkar. Dersim Ormanının ağaç türleri (aşiretleri) ve özellikleri (soy-sopları) ortaya çıkar.
Herkes kendi evinin önünü süpürürse sırasıyla; sokağımız, mahallemiz, köyümüz, kentimiz ve memleketimiz temiz olur, fenomeninden hareketle…
Ben bizim Aslanuşağı (qeucları) yazsam,
Erdal Yado Dersim’in batı kapısını tutan en yiğit ve savaşçı aşireti Qoçanları (Qocu) yazsa,
Dostum Heyderic (Mehmet Gülmez) Dersim’in doğu kapısının en yiğit bekçileri Haydaranları yazsa.
Kİ, bu Haydaranlar; Van gölünün kuzeyinden başlayarak kuzeyde Lazistan ve Ermenistan hududuna kadar. Oradan Azerbaycan ve Gürcistan’ın güneyinden, İran’ın batı sınırından dönüp tekrar Van Gölü’ne kadar uzanan otonom ve kısmi bir devletçik kurmuşlardır.
Osmanlının son Padişahı Vahdettin 1916 da, kendisinin damat adayı olan 16. Kolordu Komutanı Mustafa Kemal’i Diyarbakır’dan Dersim’e gönderdi. Dersimlilerin, Ruslarla iş birliğiyle bağımsız bir devlet kurmalarını önlemek üzere çıkacak bir isyanı önlemek için.
Dersim’e gelerek o günkü ilçe merkezi olan Zeranik (günümüzde Yeşilyazı) de ağalarla toplantı yaptı. Bu toplantıda Dersim’in o gün en büyük ve saygın ağası olarak Koçuşağının ağası İdare ağa, Seyrıza, Mamdağa, Kasımoğlu, dedem Çolak Hüseyin vd 16 ağa var. Tüm ağaları Rusya ile iş birliğinden vaz geçirmeye ikna eden M. Kemal, Seyrıza’yı ikna edemiyor. Gece boyunca uğraşıyor. Tam üç kez Seyrıza’nın elini öpüyor ve diğer ağaların baskısıyla en son Seyrıza ikna ediliyor. M. Kemal Dersim’den Padişah’a gönderdiği rapora Dr. Suat Akgül şöyle değinmiş. “Dersim’de bir milis teşkilatının kurulmasının ve her ay muntazam aylık verilmesinin gerekli olduğunu.”[1]
Ben size M. Kemal’in o raporunu biraz daha detaylandırayım. M. Kemal raporunda özetle diyor ki; “Perslerden ve B. İskender’den beridir, hiçbir güç Dersim’e girememiş ve işgal edilememiştir. Yaz aylarında kısmi ve geçici işgaller olmuşsa da kış gelmeden terk edilmiştir. Dersim doğal ve büyük bir kaledir. Bu kalenin batı kapısını tutan yiğit ve savaşçı olan KOÇ uşağı aşiretidir. Doğu kapısını tutan savaşçı yiğit Haydaran ve Demenan aşiretleri bertaraf edilmedikçe Dersim işgal edilemez.” Yani M. Kemal diyor ki, ben 16. Kolordumla Dersim’i alamam. Kimsede alamaz. Ama sen devletin bütçesine bakmaksızın buraya bol para aktarırsan milisler vasıtasıyla Dersim’i Dersimlilere kırdırabiliriz.
Vahdettin M. Kemal’in 1916 ve 1918 raporlarındaki bu isteklerine rağmen Dersim’de işgal ve soykırım yap(a)madı. Ama M. Kemal önce hükümet olup, sonra da Atatürk olup iktidar olunca da 1926 da Dersim’in batı kapısını tutan en yiğit Koç uşağını kırdı. Ardından 1930 Pülümür tedibi adıyla doğu kapısını tutan Haydaranları kırdı.[2] Dersim’in doğu ve batı kapılarını tutan bu iki yiğit aşiret katledilirken Dersim’in diğer aşiretlerinin kılı kıpırdamadı. Çok az kıpırdanan aşiretlerde devlet ile iş birliğiyle bu komşu, kirve ve akraba aşiretlerin kırılmasında işbirlikçilik yaptılar. Atatürk 1937 de doğu ve batı kapılarını kırdığı Dersim’e girdiğinde direnen altı aşireti kırarken diğer aşiretlerin bir kısmı seyirci, bir kısmı da devletle iş birliğindeki ihanetçilerdi. 1938 de ise Atatürk kendi halkının katliamını seyreden veya işbirlikçilik yapanlardan hiç kimseye hayır gelmez diyerek kalanları kırdı ve sürdü. Artık seyredecek kimse de kalmamıştı.
Ha gayret Meme Jele, ne bekliyorsun? Yaz şu Haydaran’larını artık.
Diyorum ki; Hüseyin Aygün’de Kureşan’larını yazamaz mı? Bal gibi yazar. Ama bence korkuyor yazmaya.
Çünkü, “Dersim katliamını Atatürk ve CHP yaptı” açıklamasından sonra ağzı sütten yandığından yoğurdu üflüyor. Yazsa Hacı Kureş gidecek, gerçek olan Hace (Xace) Kureş gelecek. Çünkü yazsa Londra lavrion Müzesindeki İ.Ö. 600-800 lü yıllara ait arkeolojik belgelerden çıkan Kureş belgelerini yazmak zorunda kalacak.
Ve soyunun Araplarla, Ali velilerle ilgisinin olmadığı ortaya çıkacak. Perslerin ilk kurucu ataları Kuruş, Kruş, Kriyos, Dara, Darius vd ile akrabalığı görülecek. Kürtlerin haince katlettikleri Dersim’in büyük devrimcisi Dr. Şivan (Sait Kırmızıtoprak) ın 1960 ların sonunda doğan oğluna Dara (Darius), kızına Ruken (Roksana) isimlerini nasıl verdiği anlaşılacak.[i]
Bir de tuğla kalınlığında “DERSİM TARİHİ”ni yazan Ali Kaya var. Bahtiyarlı (Bexteric). Yeni ekler diye diye bana 3 defa aynı kitabını sattı. Param helal olsun ama zamanımı helal etmiyorum.
Bak Ali Kaya kardeşim; bu yaz Mardin Derik ilçesinden bizim pansiyona Şafii Kürt olmuş Bahtiyarlılar geldi. Bizim Hozat’ın Derik köyünden 500 yıl önce gidip orada kendi köylerini aynı adla kurmuşlar. Büyümüşler şimdi Derik ilçesi olmuş. Bir kısmı da Kızıltepe ilçesine gitmişler ve aynı Derik köyünde hala yaşıyorlar. Ve bunların tamamı senin öz akraban Bahtiyarlılar. Pertek ve Palo’nun yarısı da aşiretinden.
Ben yarım asır önceden Bahtiyarların büyük bir kolunun 500 yıl önce Şah için İran’a gittiklerini biliyorum. Benim gibilerin Kemalist diktatörlükten kurtulmak, demokrasiye ulaşmak için 2010 referandumunda AKP’nin anayasa değişikliğini desteklediğimiz gibi, İran’ın Ecevit’i olan Şahpur Bahtiyar’da Şah’ın diktatörlüğünden kurtulmak için mollalarla iş birliği yapmıştı. Mollalar iktidara gelince Fransa’ya kaçan bu ortağını Paris’te parçalamışlardı. Senin akraban bu adam Ali Kaya. Deylami için İran’a gidiyorsun da bu soyun ve sülalen için neden gitmiyorsun.? Niye yazmıyorsun?
Satırlarından sedalandığım Cafer Yüceer kardeşim. Senin dedenin biri Sey Rıza’nın büyük oğlu Sığhesen ise öteki deden de Sey Rıza’nın öz ağabeyi Seydağa’dır. Çünkü büyük annen Kopo’nun kız kardeşi, Seydağa’nın kızıdır. Ben eminim ki sana annen, baban, anneannenden ve dayılarından gelen bilgiler benden onlarca kat fazla. Tüm Dersimlilerin şeytanlaştırdığı Kopo (Rayber) neden ve nasıl öz amcası Seyrıza’ya düşman oldu? Bir insan neden öz amcasının kellesini düşmana vermek için bu kadar kinlenir? Nedeni ne olursa olsun ben Kopo’nun yaptıklarını asla tasvip etmiyorum. Ama bu adamı kendi ailesinin celladı yapan nedenleri bilmek gerekmiyor mu? Mesela baba İbrahim ölünce büyük oğul Seydağa varken en küçük oğul Seyrıza aşiret liderliğini zorla işgal etmiş olabilir mi? Seydağa’nın oğlu, Kopo’nun ağabeyi Ali Haydar’ın öldürülmesinde Seyrıza’nın bir ilgisi var mı? Kopo bu ağabeyinin adını kendi oğluna verirken neler hissediyordu? Yoksa ağabeyinin öldürülmesinde amcasının ilişkisini mi çözdü? Kopo’yu öz amcasının celladı yapan nedenler nelerdir? Eminim ki sen o abide kadın Kopo’nun eşi Meneş Hatunla benden fazla konuşmuşsundur. Bildiklerini objektif olarak yaz be kardeşim. İnanıyorum ki, bütün günah ve sevaplarıyla Seyrıza’nın idama giderken Atatürk’ün karşısında dik durup eğilmediği o yiğit duruşundan bir şey eksilmez. 1937 de Seyrıza’nın aşireti Abasanlar ve Kalanların işgalcilere kurşun atmayıp, büyük çoğunluğunun Zeynel Top gibi yakın akrabaları da dahil, Kopo ile beraber olup Seyrıza’nın kellesinin peşine düştüklerini ve devlet(l)e çalıştıklarını da yazarsın.
Yaz kardeşim yaz. Yazalım kardeşlerim yazalım. Hepimiz aşiretimizi objektif olarak yazalım.
Turabi Saltık ve Veli Saltık’da Saltukları yazsınlar. Taa bin yıl önceki Erzurum merkezli Saltuklu beyliğinden, beş yüz yıl önceki Çemişgezek Saltuklarına kadar yazın. Oradan Fatih’le Kemah Kalesindeki iş birliklerini yazın. Devamla Yavuz ve oğlu Kanuni Süleyman’ın hizmetine giren 18 oğullu Pir Hüseyin beye, onunda Şah İsmail’e giden babasına kadar. Günümüze gelip Or. Gen. Haydar Saltık’tan soyumuzun celladlarının ADD’sinde Şener Eruygur’un yardımcılığını yapan Prof Dr. Ahmet Saltuk’a kadar yazsınlar. Yazalım köklerimiz ve tarihimiz ortaya çıksın. Yakın ve uzak geçmişimiz bilinsin, görünsün. Yazalım Dersim ormanı (tarihi) köklensin, kalıcılaşsın. Tüm aşiretler kendilerini yazsın.
Hepimiz yazalım ama bir şartla. Bilim namusuyla ve objektif olarak.
DERSİMLİ ÇOBAN